Hiç insanları hayal kırıklığına uğratmaktan korktunuz mu? Ya da sırf bunu engellemek için, kendi isteklerinizi bir kenara bırakıp onların beklentilerine mi uyum sağladınız?
Hepimiz, bir şekilde, başkalarını hayal kırıklığına uğratmamak için kendimiz gibi davranmıyoruz. Tıpkı efsanevi boksör Muhammed Ali gibi. O, kariyerinin zirvesindeyken inançları uğruna dünya şampiyonluğundan vazgeçti. Çünkü başkalarının beklentilerini karşılamak yerine, kendi doğrularına sadık kalmayı seçti. Eğer o gün sürüye uyup ‘sadece işini yap’ deselerdi ve o da boyun eğseydi, bugün hala cesaretin ve bireysel duruşun sembolü olarak anılır mıydı? “Üstelik bunu bilinçli olarak da yapmıyoruz. İçgüdüsel bir refleks gibi… Karşımızdakinin beklentilerini anlamaya çalışıyor, hatta sormadan tahmin etmeye uğraşıyoruz. Sonra da bizi sevsinler, onaylasınlar, takdir etsinler diye onların istedikleri gibi biri olmaya çalışıyoruz.
Ailemiz bizi onaylasın diye, arkadaş grubuna ait hissedelim diye, iş hayatında patronumuzun veya iş arkadaşlarımızın gözüne girelim diye… Bir süre sonra fark etmeden biz kayboluyoruz. Sürükleniyoruz. Bir selde sürüklenen yapraklar gibi, bilinçsizce akıyoruz. Üstelik fark etmeden kirleniyoruz.
Sonra hayıflanıyoruz. “Çok yoruldum, ama istediğim yere varamadım… Onaylandım ama içimdeki boşluk hâlâ dolmadı…” İçimizdeki eksiklik hissini gidermek için aşırı yemek yiyoruz, fazla sosyalleşiyoruz, durmaksızın çalışıyoruz. Ama nedenini sorgulamıyoruz. Sorgulasak bile cevabı bulmakta zorlanıyoruz.
Bu döngüyü kırmak mümkün mü? Hiç düşündünüz mü, ıssız bir adaya düşseniz, ama tüm yaşamsal ihtiyaçlarınız karşılansa… Sadece kendinizle baş başa kalsanız. Kendinize şu soruları sorsanız: “Ben gerçekten ne istiyorum? Beni ne mutlu eder? Aslında ben kimim?”
Bu soruları sormak için illa ıssız bir adaya düşmeye gerek yok. Her gün kendimize birkaç dakika ayırarak başlayabiliriz. Kendi içimize dönerek, “Başkaları için değil, kendim için ne istiyorum?” diye sorabiliriz.
“Tıpkı filozof Henry David Thoreau’nun yaptığı gibi. O, modern dünyanın gürültüsünden kaçıp bir göl kenarında yalnız yaşamaya karar verdi. Orada kendine şu soruyu sordu: ‘Gerçekten neye ihtiyacım var?’ Ve sonunda fark etti ki, insanın asıl ihtiyacı dış dünyanın onayı değil, iç huzurdu.”
Denemeye değmez mi? Kendi sırtımızı kendimiz sıvazlamak, kendimize “aferin” diyebilmek için…